18 Ekim 2011 Salı

Doğal Afetler Kasko Kapsamında mı?

Felaketler yılı olarak anılmaya başlanan 2011’le ilgili yayınlanan her rapor bu tespitin ne kadar doğru olduğunu kanıtlar nitelikte. Japonya felaketi, Yeni Zelanda depremi, Avustralya’da yaşanan sel olayları dünya devlerinin bile ilk yarıda zarar açıklamasına neden oldu. İkinci yarı sonuçlarındaysa bazı şirketler kâra geçerek durumlarını düzeltirken, bazılarıysa altı aylık toplam sonuçta hâlâ zararda olduğunu açıkladı. Dünyanın tropik hava akımının etkisi altına girmesiyle kasırga, hortum ve sel haberleri de birbiri ardına gelmeye başladı. Son olarak Amerika ve Japonya’da görülen kasırga olayları, sektöre neredeyse “Bu son olsun” dedirtti. Bütün bu yaşananların etkisiyle 2011, sonlanmasına gerek bile kalmadan, geçtiğimiz yıla kadar ekonomik hasarın en yüksek olduğu yıl olan 2005’in yerine geçerek birinciliğe ‘yükseldi’. 2011, katastrofik olaylar sonucunda oluşan en yüksek sigortalı hasarın görüldüğü yıllar sıralamasında da ikinci sıraya oturdu.

EKONOMİK KAYIP  278 MİLYAR DOLAR
Swiss Re’nin yayınladığı ‘2011 yılı ilk yarısında yaşanan doğal afetler ve insan kaynaklı felaketler’ raporuna göre, 2011 yılında yaşanan felaketler sonucunda oluşan toplam ekonomik kayıp 278 milyar doları buldu. 2010 yılının aynı döneminde bu miktar 166 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Elde edilen bu sonuçla 2011 yılı, Katrina kasırgasının etkisiyle 220 milyar dolarlık hasar kaydedilen ve en çok hasarın görüldüğü yıl olan 2005’in yerini aldı. Ekonomik kayıptaki bu artışa rağmen yaşanan felaketlerde hayatını kaybedenlerin sayısında azalma gözlendi. 2010 yılında yıkıcı Haiti depreminin etkisiyle toplam 288 bin kişi hayatını kaybederken bu yıl aynı dönemde hayatını kaybedenlerin sayısı 26 bin kişi olarak kayıtlara geçti.
Mart ayında Japonya’da yaşanan deprem ve tsunami felaketi bu yılın şimdiye kadar görülen en yüksek hasarı oldu. Japonya’da 210 milyar dolarlık ekonomik kayıp kaydedilirken, 15 bin 500 kişinin hayatını kaybettiği ve 7 bin 300 kişinin de hâlâ kayıp olduğu bildirildi.
Japonya’dan sonra listede ikinci sırada şubat ayında Yeni Zelanda’da yaşanan ve 20 milyar dolarlık ekonomik hasar yaratan deprem yer alıyor. Listenin üçüncü sırasında 7,5 milyar dolarlık hasarla Amerika’da yaşanan hortum yer alırken, dördüncü sırada Aralık 2010 – Ocak 2011 arasında Avustralya’da görülen ve 2 milyar 600 milyon doları sigortalı, toplam 7 milyar 300 milyon dolarlık hasar oluşturan sel felaketi yer alıyor. 2011 yılının felaket tablosunu yorumlayan Insurance Information Institute Başkanı Bob Hartwig, bu yılı rekor yıl olarak nitelendirirken “Dünya çapında yaşanan felaketlerin finansal ve ekonomik tarihlerini baştan yazıyoruz” diye konuştu.

SİGORTALI HASAR ŞİMDİDEN 70 MİLYAR DOLARI BULDU
Sigma raporunda 2011 yılında bugüne kadar kaydedilen toplam sigortalı hasarın 70 milyar dolara ulaştığı belirtildi. 2010 yılının aynı döneminde bu miktar 29 milyar dolar civarındaydı. Rapora göre doğal afetler kaynaklı sigortalı hasar 67 milyar doları buldu. 2010 yılının ilk yarısındaysa bu rakam 27 milyar dolardı. İnsan kaynaklı felaketlerse 2010 yılında elde edilen miktarla aynı kalarak 3 milyar dolarlık ek sigortalı hasar yarattı.
Henüz yıl bitmedi ancak 2011 yılı şimdiden en çok sigortalı hasarın görüldüğü yıllar bazında ikinci sıraya yerleşti. 2005 yılından günümüze yapılan sıralamada 2005 yılı Katrina, Wilma ve Rita kasırgaları dolayısıyla 90 milyar dolarlık sigortalı hasarla listenin en başında yer alıyor.

SADECE DEPREME 39 MİLYAR DOLAR ÖDENDİ
Bu yılın ilk yarısında meydana gelen depremler toplamda 39 milyar dolarlık sigortalı hasara yol açtı ve deprem kaynaklı sigortalı hasar kategorisinde 2011 yılını, ikinci yarıda hiçbir deprem yaşanmasa bile, şimdiden listenin ilk sırasına taşıdı. 2011 yılında yaşanan iki deprem tarihte en pahalıya mâl olan depremler olarak kayıtlara geçti. Bunlar, şubat ayında Yeni Zelanda’da 9-12 milyar dolar arasında sigortalı hasar yaratan depremle, mart ayında Japonya’da yaşanan ve 30 milyar dolarlık sigortalı hasar meydana getiren deprem felaketi. Japonya’da toplamda oluşan ekonomik kaybın boyutlarıysa 210 milyar doları bulmuştu. Nükleer santrallerin aldığı zarar ve iş kesintilerinin de kaybın boyutunu yükseltmeye devam edeceği de tahminler arasında.
İklime bağlı felaketlerdeyse ilk yarı yıl Amerika için oldukça sert geçti. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Munich Re, Amerika’da 2011 yılında bugüne kadar görülen toplam 98 fırtına, sel, yangın, deprem gibi doğal afette 27 milyar dolarlık ekonomik hasar oluştuğunu kaydetti. Bu rakam 10 yıllık ortalama olan 11 milyar 800 milyon doların iki katından bile fazla. Nisan ve mayıs aylarında Güney ve Ortabatı’da birden fazla eyaleti vurarak 400’den fazla kişinin ölümüne sebep olan ve 12 milyar doları aşan sigortalı hasar meydana getiren hortumlar en pahalıya mal olan felaketler oldu. 2011 Nisan ayında yaşanan hortum olayıysa Amerika tarihinde en pahalıya mal olan 10’uncu doğal afet olarak kayıtlara geçerken, aynı listede mayıs ayındaki hortum 12’nci olarak yer aldı.
Avustralya da 2011 yılından en ağır şekilde etkilenen ülkeler arasında. Ülke 2010 yılı aralık ayından itibaren Ocak 2011’e kadar sel felaketiyle boğuştu. Toplamda 7 milyar dolarlık ekonomik kayıp kaydedilirken, sigortalı hasarsa 2 milyar 600 milyon dolar olarak açıklandı. Yasi kasırgası da bu miktara yarısı sigortalı olmak üzere 2 milyar dolarlık ek ekonomik hasar yarattı.

AMERİKA’DA SON YILLARIN EN KÖTÜ SEL FELAKETİ: IRENE
Amerika’nın New Jersey ve Vermont eyaletleri ağustos ayı sonunda tarihlerindeki en kötü sel felaketiyle sarsıldı. Ekonomistlerin yaptığı tahminlere göre toplam ekonomik kayıp 20 milyar doları bulabilir. Sel yüzünden binlerce ev zarar görürken, bunlardan ne kadarını sigorta sektörünün karşılayacağı da merak edilen sorular arasında yer almıştı. Bu yanıtlara ilk cevap AIR Worldwide şirketinden geldi. Şirket yaptığı açıklamada, ilk tahminlere göre 3-6 milyar dolar arasında sigortalı hasar oluşabileceğini belirtti. Bu miktar henüz kasırga yaklaşırken yaklaşık 10 milyar dolarlık hasar beklentisi içinde olan sigorta sektörünün tahmin ettiği kadar büyük bir darbeyle karşı karşıya olmadığını ortaya koyarak şirketleri biraz olsun rahatlattı. Ancak beklenenden daha az gerçekleşen ilk hasar tahminlerine rağmen bazı analistler hayat dışı branşta faaliyet gösteren Allstate ve Travelers gibi şirketlerin üçüncü çeyrek kazançlarında düşüş yaşayabileceklerini belirtiyor. Irene kasırgasının sektör bazında fiyatların yükselmesine yol açmayacağı da belirtilenler arasında. Bu beklentilere yanıt veren Allstate şirketi, Irene kasırgasının şirkete 500 milyon dolara mal olduğunu açıkladı. Şirket yaptığı açıklamada, sadece temmuz ve ağustos aylarında vergi öncesi 865 milyon dolarlık kayıp kaydettiğini belirtti. Nisan ve mayıs aylarındaki şiddetli fırtına ve kasırgalardaysa şirket 2 milyar dolar kaybetti. Bu miktar şirketin 2010 yılı boyunca yaşanan felaketler sonucunda kaybettiği miktara neredeyse eşit.

IRENE HIZINI AZALTINCA KORKULAN OLMADI
Çok güçlü ve büyük çaplı bir fırtına olan Irene tropik fırtınasının hızı başlangıçta saatte 400 kilometreyi bulmuştu. Ancak Doğu Amerika’ya ulaştığında ikinci kategoride olduğu belirtilen Irene, New York’a ulaştığında hızını azaltarak birinci kategoriye düştü. North Carolina’da 140 kilometre hıza ulaşan Irene’nin hızı, New York’a ulaştığında 95 kilometreye düşmüştü. Ancak tehlikenin boyutlarını sadece rüzgarın hızı değil, oldukça geniş bir alana yayılan şiddetli yağmur da artırdı.
Kasırga alarmı verildiği sırada sigorta sektörü de oluşabilecek zararı önceden tahmin etmek ve felakete kendini hazırlamak için tahminlerde bulundu. Bazı analistler 10 milyar dolarlık hasar olabileceğini belirtirken, bazıları daha da kötümser tahminlerde bulunarak hasarın 15 milyar doları geçerek sektör bazında fiyatlarda ciddi değişikliklere yol açabileceğini kaydetti. Irene kasırgası tahminler kadar kötü sonuçlanmadı. Dünyanın en büyük üç reasürans şirketi olan Munich Re, Swiss Re ve Hannover Re de yaptıkları açıklamalarda Irene kasırgasının 2011 yıl sonu tahminlerini etkileyecek kadar büyük bir hasar yaratmadığını belirtti.

New England’ın fırtına geçmişi

Irene kasırgasından etkilenen New England 1900 yılından bugüne 9 büyük fırtınayla mücadele etti. Bunlardan dört tanesi en yüksek kategori olan üçüncü kategoriye girdi:
1938 Büyük New England Kasırgası
1944 Büyük Atlantic Kasırgası
1954 Carol and Edna Kasırgaları
1985 Gloria Kasırgası


RÜZGARA TEMİNAT VAR  ANCAK SEL, SİGORTA KAPSAMINDA DEĞİL
Sigorta şirketlerinin beklentilerinden daha az bir hasarla karşılaşmalarıyla rahat bir nefes aldıklarını söylemek mümkün olabilir; ancak sektörün kafasını kurcalayacak yeni sorunu hasarın rüzgardan mı yoksa yağmur suları yüzünden mi oluştuğunu belirlemek olacak. Aynı sorun 6 yıl önce Katrina kasırgasında da yaşanmıştı. Su basan bodrum katları, kırılmış camlar ve uçmuş çatı hasarları karşısında sigortanın kapsamı ve ödenecek tazminatın miktarı da sorular arasında yer alıyor. Ev sigortası kapsamında düzenlenen poliçeler genellikle rüzgara karşı teminat sağlarken, sel felaketinin yaygın olarak görülmesi ve yüksek miktarlı sel hasarları yüzünden uzun zamandır sel teminatını içermiyor. Mortgage kredisi sağlayan şirketler, insanların sel olayının yaygın olarak görüldüğü yerlerde ev sigortası poliçelerine ek olarak Ulusal Sel Sigorta Programı’yla ayrı bir poliçe yaptırmalarını şart koşuyor. Ancak sel felaketinin yaygın olmadığı New York, Connecticut ve Vermont gibi eyaletlerde ev sahiplerinin böyle bir sigortası yok. Sele karşı sigortası olmayanların da Katrina kasırgası yüzünden kapasitesini oldukça zorlayan devletten, konuyla ilgili bir tazminat ödemesi almasının zor olduğu da belirtilenler arasında.

JAPONYA’NIN EN SON ALARMI: TALAS
Tsunaminin yaralarını sarmaya çalışan Japonya, henüz nükleer felaketin korkusunu üzerinden atamamışken bir de tropik fırtınaya yakalandı. Japonya 3 Eylül günü sezonun yedinci şiddetli fırtınası olarak adlandırılan Talas’la sarsıldı. Japonya Yangın ve Felaket Yönetimi Kurumu’nun bildirdiği rakamlara göre 16 bin evde su baskınları yaşandı. Risk modelleme şirketi AIR Worldwide’ın yaptığı ilk tahminlere göre meydana gelecek sigortalı hasar 150- 600 milyon dolar arasında değişecek. AIR’ın yaptığı açıklamada özel konutların yüzde 50’sinin, ticari ve endüstriyel binaların yüzde 95’inin rüzgara karşı sigortalı olduğunu da belirtti. Ancak Talas fırtınasında Japonya’yı asıl endişelendiren sel hasarı. Çünkü sel teminatı kasırga ve fırtına rizikolarına karşı düzenlenen poliçelerde yer alan bir teminat değil.

NEREDEN GELİYOR BU İSİMLER:
RITA, ANDREW, KATRINA...
Neden tüm kasırgalara ayrı bir isim veriliyor? Tabii ki onlar okyanus boyunca hareket ederken rahatça takip edilebilsinler diye. Aynı anda birden çok kasırga olabilir ve eğer adlandırılmazlarsa hangi fırtına hakkında konuşulduğu karıştırılabilir. Yüzyıllar boyunca Batı Hint adalarındaki kasırgalar, gerçekleştikleri günden önce gelen Hıristiyan azizlerine ait günlerin adıyla isimlendirilirdi. 1953’te Amerika’da kasırgaları takip eden ve halka gerekli uyarılarda bulunmakla yükümlü olan “Amerikan Ulusal Hava Durumu Servisi” fırtınalar için kadın isimleri kullanmaya başladı. Başlangıçta sadece kadın isimleri kullanılmasının sebebiyse gemilerin de genellikle kadın isimleriyle adlandırılmasından kaynaklanıyordu. 1979’da fırtınalar için hem kadın hem de erkek isimleri kullanılmaya başlandı. İngiliz alfabesindeki Q, U ve Z harfleri hariç diğer harfler seçilerek her bir harfle başlayan kadın ya da erkek isimleri bulundu. Bu isimler Atlantik okyanusuna komşu ülkelerin dilleri olması nedeniyle Fransızca, İspanyolca veya İngilizce’den seçildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder